26 Eylül 2015 Cumartesi

Diyarbakır Evleri

Diyarbakırda tarihi evlere güzel örnekler
Kültür bakanlığı
Ziya Gökalp Müze-Evi

Diyarbakır'ın tipik sivil mimarlık örneklerinden biri olan ev, 1808 yılında inşa edilmiştir. İki katlı bu yapıda malzeme olarak siyah bazalt taşı kullanılmıştır. Haremlik ve selâmlık olmak üzere iki bölüm halindedir ve mekânlar ortadaki iç avlunun etrafına yerleştirilmiştir. Cephelerden biri iki kemerli, revaklı, bir eyvan şeklindedir ve bu bölümdeki havuz ile serin bir oturma mekânıdır.
Süs öğesi olarak; mahalli tabirle "ciz" veya "kehal" adı verilen beyaz renkli bezemeler dikkati çekmektedir. Ayrıca bazı kapların üst kısımlarında Arapça yazılmış kitabeler bulunmaktadır.
Ünlü düşünür Ziya Gökalp'in 1876 yılında doğduğu bu ev, 1953'te varislerinden satın alınarak 23 Mart 1956 tarihinde müze-ev olarak ziyarete açılmıştır. Müzede yazara ait eşyaların yanı sıra, yörenin etnografik eserleri sergilenmektedir.
1 

Cahit Sıtkı Tarancı Müze-Evi (Kültür Müzesi)
Diyarbakır il merkezinde, Cami-i Kebir Mahallesi, Cahit Sıtkı Tarancı Sokak'ta bulunan yapı 1820 yılına tarihlenmektedir. Diyarbakır sivil mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak günümüze ulaşmıştır.
Haremlik ve selâmlık olarak inşa edilen evin selâmlık kısmı sonradan yıkılmıştır. İki katlı bir yapıdır ve kesme siyah bazalt taşından inşa edilmiştir.
Bu binada içe dönük mimari plan uygulanmış olup, cepheler iç avluya bakmaktadır. Tek katlı ahşap giriş kapısı dar bir koridorla avluya açılmaktadır.
Binada mekânlar, iklim şartlarına uygun olarak mevsimlere göre cephelere yerleştirilmiştir.Beyaz renkli "ciz" veya "kehal" denilen süslemeler bu binada da en güzel şekilde kullanılmıştır.
1973 yılında Bakanlığımıza intikal eden Cahit Sıtkı Tarancı Evi, şairin eşyaları ile Diyarbakır yöresinin etnografik nitelikli eserleriyle düzenlenerek müze-ev olarak ziyarete açılmıştır.

 2
Folklorik mimari:
Örnek olarak
Diyarbakır  ev mimarisi:
Dışa kapalı olan evlere,sokaktan  hep aynı örnekte yapılmış  mütevazi bir kapıdan girilir.Bu kapıyla genellikle küçük bir hole,holden havş diye tabiredilen avlıya girilir.Avlu evin harimi durumundadır.Bu nedenle dışarıdan avlu,avludan dışarısı gözükmez.Rengarenk gül vs. çiçekleri,havuz ve şadırvanlarıyla Diyarbakır evlerinin avluları hayatiyet doludur.Kara renkli bazalt örgülü  avlu duvarları ‘Cıs ‘adı verilen beyaz renkli bezemelerle,pencere ve eyvan boşlukları ile hafifler ve zengin,zarif motifli pencere ve gezemek parmaklıkları ile sevimsiz,kasvetli görünüşü tamamen kaybolur.Diyarbakır ev planının şekillenmesinde en önemli etken iklim olduğu için  evlerde yazlık,kışlık ve mevsimlik bölümlerle karşılaşırız.Bütün bu bölümler evin merkezini oluşturan avlunun dört etrafını çevreler.Evlerin en belirgin yerleri yazlık kısmıdır.Yazlık bölümler fazla güneş almaması için kuzeye bakar ve bu bölümün en önemli yeri eyvan adı verilen,kemerlerle avluya açılan kısımlardır.Kışlık bölümleri güneye bakar ve kışın güneş alsın diye bol pencere bırakılır.Mevsimlik kısımlarise avlunun doğusunda ve batısında yer alır.

3Diyarbakır Suriçinde tescili yapılmış 230 tarihi yapı vardır.Bunların restorasyonu turizme hamle yaptırır.

DİYARBAKIR GELENEKSEL EVLERİSur içindeki Diyarbakır, ilk elden yoğun ve sıkışık yapısıyla dikkat çeker. Bu yoğunluk bir yönüyle Doğu Karekterli organik yapılaşmayı, bir yönüyle de Roma döneminden bu yana Sur içinde sıkışmış bir kenti ifade eder. Roma döneminde kalan ve günümüzde de yer yer hala kullanılan kanalizasyon ağı, mimarisi dokunun eskiden de sıkışık olduğunu gösterir. Sokaklar ve evler kaçınılmaz olarak bu sıkışık dokudan payını alır. Evler genel olarak düzensiz bir geometri ile birbirinden ayrılır yada birbirine yaklaşır. Ancak parseller ne kadar düzenli olursa olsun, evleri çevreleyen avlu duvarları, birbirleriyle olabildiğince dik açıyla buluşur.

4 
Diyarbakır’da köklü bir mimari gelişiminin varlığını ortaya koyan eski yapıların başında evler gelmektedir. En az 5 bin yıllık bir geçmişe sahip Diyarbakır’ın evleri de; yüzyılların verdiği tecrübe neticesi gelişerek, kentin tarihi kimliğine ve iklim şartlarına uygun durumuna getirilmiştir. Evlerin itinayla inşa edilmesi kendine özgü karekteristik özellikler taşıyan bir mimari yapının oluşmasını beraberinde getirmiştir. Diyarbakır evleri genellikle kara bazalt taşından inşa edilmiştir. Evler çoğu zaman bodrum kısmı bazalt taşından, üst kat ise arası tuğla dolgu ahşap karkas olarak inşaa edilmiştir.
Bazalt taş Diyarbakır yapılarının esas malzemesidir. Bölge halkı bazalt’ın renginden ve çok kullanılmış olmasından dolayı Diyarbakır’a “KARA AMİD” ismi koymuşlardı. Diyarbakır’da ayrıca duvarların çoğunda bir sıra siyah, bir sıra beyaz; kemer taşları ve sütun gövdeleri de siyah, beyaz münavebeli olarak kullanılmıştır.
Diyarbakır evlerinin yapımında Anadolu’nun köklü geleneğini Doğu’dan ve Mezopotamya’dan gelen etkilerle beslenmiş ve yörede var olan her kültürün katkısıyla yeni sentezlere ulaşmıştır. Diyarbakır evlerinin biçimlenişinde “Yazları çok sıcak, kışları çok soğuk” geçen yöre ikliminin etkisi de büyüktür. Bu yüzden, eski Diyarbakır evleri; “yazlık”, “kışlık”, ve “mevsimlik” bölümler halinde yapılırdı.
Yazlık bölüm, en özenli ve en süslü odaların yer aldığı kısımdır. Daima kuzeye bakan , kuzey rüzgarlarına açık eyvanların altında, “soğukluk” denilen ve bazen içerisinde küçük bir taş havuz da bulunan odalar yer alır. Yazları, dışarıda gölgede 45-50 dereceyi bulan sıcaklık, yöreye özgü bir odada 20-25 dereceye düşer.
Avlularla çevrelenmiş evlerin sokaklarla buluşma noktası, kuşkusuz kapılardır. Kapılar, hem sokakla buluşma, dışa açılma hem de ev içi hayatı koruma, sakınma işlevini üstlenir. Eyvan ise Diyarbakır evlerinin en göze çarpan mimari unsurudur. Evin bütün zenginliğini kendinde toplar. Genellikle kırık kemerlidirler. Evlerin bol güneş alması için genellikle çok sayıda pencereleri mevcuttur.
Diyarbakır evlerinde avlu, eyvanın devamı ve tamamlayıcısı niteliğindedir. Şiddetli soğuk geçen günler dışında hayat eyvan ve avluda geçer. Avlular sokağa tamamen kapalı olduğu gibi komşu evlerden de görünmezler. Eski Diyarbakır evlerinde “Haremlik ve Selamlık” olarak iki bölüm mevcuttur. Bu evlerin en önemli odası ise “Mabeyn” odasıdır. İki bölümü birbirine bağlayan bu odadan, evin erkeğe harem kısmına geçer. Mutfaklarda evlerin harem kısmında bulunur. Ve tek kemerli bir eyvan şeklindedir. Avluya açık olan mutfağın zemini taşlarla döşelidir.
Diyarbakır eski evlerine en iyi örnek olarak bilinen Cemil Paşa Konağı, İskender Paşa Konağı,
ve halen Diyarbakır’da Kültür Müzesi haline getirilen ve 1820 yılında yapılan Cahit Sıtkı Tarancı’nın evidir. Sosyolog Ziya Gökalp ve yazar Esma Ocak’ın evleri de en iyi mimariye sahip Diyarbakır eski evleri arasında yer almaktadırlar.
http://www.diyarbakir-bld.gov.tr/

Diyarbakır Evleri 
Oda
Diyarbakır Sur İçi geleneksel konutlarında alanları, fiziksel açıdan sınıflanmış; açık yarı açık (veya yarı kapalı) ve kapalı nitelikleriyle tanımlamıştık. Kapalı alanlardan; helâ, banyo, kiler, bodrum, yemiş odası, sandık odası, depo gibi alanlar, ıslak ve servis alanlarıdır. Kapalı alanlardan yemeye, yatmaya ve oturmaya ayrılanlar oda tanımına girerler. Çamaşır odası, ayrı bir yemek odası, konuk odası (salon), dikiş odası, okuma odası gibi çok özel olanlar yaşamımıza sonradan girdiği için geleneksellerinde bulunmaz. Bu nedenle biz odadan, bu konutlarda yukarıdaki işlevleri amaçlıyoruz. Yemek işlemi genelde bu konutların oturma odalarında sürdürülür. Dahası aile kalabalık ise ve kışın ısınma sorunu olduğu için, burada yatmasında sakınca olmayanlara (çocuk, genç vb.) yatak odası görevi de yapar. Ancak ebeveyn yatak odası daima sadece kendilerine ayrılmış, korunaklı, kitlenir ve örtülü (mahrem) alanlardır. Bu nedenle oda deyince, akla ilk gelenin oturmaya ve konuk ağırlamaya ayrılanını tanımlamış oluyoruz. Gerektiğinde yatılabilen, çoğu kez yemek yemek görevini de üstlenen odanın asıl görevinin oturma olduğunu, burada konukların da ağırladığını belirtmeliyiz. Yatak odasının tek görevi vardır ve o kişiye özeldir. Kalabalık ailelerde aynı cinsten 2, 3 kardeşe de ayrılmış olabilir.
Odaların doğrudan avluya açılabildiği gibi, yarı kapalı eyvandan bağlantılı oldukları da görülüyor. Ayrı bir isim alan serdap daha özeldir. Yılın 4 mevsiminde kullanılmayan, ev halkının günlük kullanımına da ayrılmayan alandır. Yazın sıcağında daha çok konuk ağırlanır burada ve belki tatil günlerinde evin erkeği de buraya yönelmiş olur. Bu nedenle serdabı oda başlığında incelemeyeceğiz.
Avludan veya eyvandan bağlantılı odalar arasında nitelik farkı gerekir. Avludan girilen odalar, doğrudan toprağa oturan, veya bodrum üstüne oturanlar olup kışın ısınması daha zor ve ruhsal olarak daha ayak altı niteliklerde olduklarından klasik oturma – konuk ağırlama odası görevine uygun düşünülmemiş olmalıdır. Avludan doğrudan bağlantıları trafiğini de arttırıp sesiz ve sakin niteliklerini bozar. Ancak yaz sıcağında, kolay ulaşılan, konforu daha az, serin atmosferiyle oda- serdap arası konumda, kapının açılıp kapanmasının sakınca doğurmadığı niteliktedirler. Bu nedenler oturma ve konuk ağırlama odalarının eyvana veya sofaya açılanlarından seçilmesi daha uygun olmaktadır. Ayrıca kışın yağmur, kar ve buzunda, eyvanlar, bu odaları öbürlerinden daha iyi koruyacaktır. Geniş bir ailede evin hanımı, nineleri, halaları, sıcak, sakin ve korunaklı alanı bunlarda bulacak, genç kızı, gelini, hizmetlisi, girip çıkacak ve hizmeti üstlenmiş olacaklardı. Oturdukları yerden yönetmek, sıralamak, iş bölümü yapmak yanında bu arada konuklarına daha çok vakit ayırabileceklerdir.
Bu yaşam ve pratik ağırlıklı görevlendirme, onların boyutlarını da etkilemiş oluyor. İncelediğimiz, eyvan arkasında bulunan ve çoğu kez o boyutlarda odalara eş değer, avludan doğrudan bağlantısını görmedik. Olanlar daha güncel, ev halkına yönelik ve mevsime göre kullanma oranı değişen niteliktedir.
Mevsimin, bu odaların 3. boyuttaki yerini de etkilemiş görünüyor. Aynı görev ve boyutta olanlardan üst katta ve özellikle cumbayla sokağa açılanların kışın zemin kattakilerin yazın kullanıldığı anlaşılıyor. Odaların bulunduğu kanat da önemlidir. Çevresi sarılı, önü eyvanlı odalar daha serin olunca yazın yeğleniyor. Ancak kışın, güneş görmesinin çok daha önemsendiği, bu nedenle kuzey kanatta yer almaları dikkat çekiyor. Bunların tek katta, bodrum üstüne alınan, sofayla bağlantılı olanları ve bazen mutfak üstü koltuklarla da beslendiği görülüyor. Kış aylarında güneye bol pencereleri olan kuzey kanat odaları ve avlu köşesine alınan mutfaklar daha kullanışlı oluyor ve karşı kanada uzanmadan, hemen üstündeki odaya ulaşım kısalıyordu. İncelediğimiz yapıların bazılarında mutfaktan odaya doğru bir iç merdiven olanını bile (Cahit Sıtkı Tarancı evindeki gibi) gördük.
Parsel, geometri ve yüzölçümünün konutları, giriş ve avluya belirlediğine kuşku yoktur. Buna uydurulan konutta, yaz ve kış etkeni odaları, odalar da bunları kimlerin kullanabileceğini belirliyor. Bir ebeveyn yatak odası için durgun, sessiz, kuytu, güvenli ve örtülü (mahrem) olma özelliği öne çıkıyorken, nine, dede, hala (vb) için kolay ulaşılır, sıcak ve merdivensizi yeğleniyor. Evin en görkemli, aydınlık ferah odası oturma ve konuklara ayrılıyor, geriye kalanlara herkes kendine göre paylaşılıyor. Böylece odalar amacına ve aile içindeki sıralamaya göre dağılmış oluyor.
Odanın insan yaşamında nitelik ve niceliğiyle bir gelişime uğraması çok doğaldır. Diyarbakır Sur İçi geleneksel konutunda bir odayı anlatabilmek için, konuya Orta Asya Atlı Göçebe Kültüründen girmek yararlı olacaktır. Onların birkaç çadır türü vardı ve en yaygın kullanılış türleri “Yurt” idi. Dairesel plânlı ve küresel örtülüydüler. Orta boy bir YURT’un çapı 5- 7 m, yüksekliği 2,50- 4 m arasında oynar. Daire plânlı ve küresel örtüsü bu çadırların rüzgar ve fırtınalara dayanma güçlerini artırır. Çadır doğuya açılır. Karşı sağ köşeye yer döşeği yığılarak sedir gibi kullanılır. Sırt yastıkları arkaya yaslanmayı sağlar. Fazla yatak ve yastıklar sol yana toplanmış ve üstü örtülüdür. Kapının hemen solu mutfaktır. Kab, kacak sandığı ve kazanlar buradadır. Sedirlerin önünde bakır tepsi bulunur. Çadırın ortası, gidiş gelişe ayrılmıştır. Orta direk, yoksa sol yana dikilen askılığa elbise ve silahlar asılır. Ortada yakılan ateş kutsaldır. Bunun arkasında yaşlı erkekler ve konuklar (başköşe = tör) oturur. Zengin süslemeli keçe örtüler (koşma) halılar döşenir. Ocakçı adı verilen bu kıymetli halılar, yalnız zengin göçebe topluluklarında özellikle oymak başkanının konuklarını ağırladıkları çadırlarda bulunur. Genellikle çapları 2- 2,80 m yi geçmez. Toplanıp taşımadaki güçlüğü nedeniyle daha büyükleri yapılmaz.
Çadırlarda yere bağdaş kurularak oturulur. Ocak çevresine gece yataklar serilir. Gündüz bunlar toplanıp yüklük gibi üstleri örtülür. Mutfak eşyaları arasında kazan, üçayak (sacayak) ahşap kab, kova, tekne, yemek yemede kullanılan eşyalar, kımız, süt ve bununla ilgili kablar, deriden yapılmış tuluk ve bunun gibi güncel eşyalar yan çadırda bulunur.
Toplum yaşamında iş bölümü vardır. Çadırları renk renk süsleyen keçe ve kilimleri genç kızlar ve kadınlar dokur. Küçük yaştan bunları öğrenirler. Heybe ve büyük çuvallar bile özenle renk renk dokunurlar. Süslü çuvallara hububat, yün ve hayvan yemleri konur. Yaygı, sergi ve giyecekler hep yündendir.
Göçerler hayat doludur. Yaşadığı bozkırların yalın ve çeşitsiz görünümünü renk dünyasıyla giderir. Kilimlerdeki geometrik şekiller, sadeleştirilmiş hayvansal şekiller (stilize veya karakterize edilmiş) renkli giyim ve yaygılar, süslemeli başlıklar, heybeler, kımız tulumu, onun iç dünyasını yansıttığı avadanlıklarıdır. Kendisine, doğada olmayan bir soyut sanat dünyası yaratır. Batı dünyası, binlerce yıl sonra, buna ancak “Abstre” adını bulacaktır.
Şimdi bu bilgileri sırasıyla Diyarbakır konutuna uyarlayalım. Oradaki çadır, buradaki çevresiyle ele alınırsa konuta, avluya ve oradan da odaya indirgenir. Yatakların toplanması burada yüksüklere, sedire ve sırt yastıklarına dönüşür. Pencereden dışarıyı görür şekilde sıralanan ve sırtını çoğunlukla sağır duvara veren sedirler, arka yastıklar, yerdeki kilim ve halılar dışında odada eşya yoktur. Sadece mangal vardır. Bu sadelik, az eşyayla çok hizmet ve bunların duvar dibine çekilmesi alanı hem büyüktür hem rahatlatır. Görüş zenginliği artar, ferahlar. Ayrı bir mutfak, yan çadırdaki sayılan eşyaların oraya taşınmasını sağlamaktadır. Çadırdaki orta ateş burada ev boyutunda “baba evi” yurt, ocak kavramına dönüşür. Amaç ateşin kendisi değil, üstlendiği tinsel değerdir. “Tüten ocak”la özdeşleşir. Oturma biçimi aynıdır. Yine bağdaş kurulur. Baş köşeye evin beyi, ninesi, halası sıralanır (Atalar). Çocuklar kapıya doğru yerlerini alırlar. Yemek saati mangal kenara alınıp ortaya yaygı serilir, hamur tahtası veya sini konur, mangal üstüne alınan soğumaması için tencere sofraya getirilir ve tabaklara pay edilir. Genellikle nineler, örtünün ucunu, özenle, saygıyla duayla açıp ekmek, yufka çıkarır ve kişilerin önlerine koyar. Kuruyanlarını alıp suya batırarak, dişlerinden ötürü kendisi yer. Dua ile ve büyükle başlanır yemeğe ve büyük kalkmadan kimse kalkamaz. Dua ile sofra toplanır. Evin gelini hamur tahtasını, örtüyü dikkatle toplar. Artanlarda ufalanlarda, kuşların, evin kedisinin payları vardır.
Evde iş bölümü, dokuma işleri ve diğer konuları “evde yaşam” başlığında ele alacağız. Sanatsal üretimler de bunların içindedir.
Görüldüğü gibi bir “Orta Asya Atlı Göçebe Kültürü”nde çadırlarla oda- ev arasında fark yoktur. Kültür aynıdır. Sadece boyut farklıdır. Çevre farklıdır. Sanki o gelenek görenek buraya taşınmış, sürekli ve kesintisiz bir yaşam devam ettirilmiş ve buranın koşullarına uyarlanmıştır.
Diyarbakır evinde oda tek başına bir yaşam alanı değildir. Avlu, eyvan ve diğer birimlerin bir parçasıdır. Yaşlılarda (nine, dede ve onların bir iki kuşak büyükleriyle orantılı olarak ilgilendiği çevre küçülür ve güçsüzlüklerin ötürü giderek odaya kapanırlar. Bunda etkin olan oda değil, yaşayanın doğasıdır. Ancak, oda bu yan alanlarsız, onlar da odasız olamaz. Vücudun bedenidir. El, kol onun penceresi kapısı, dolabı yüklüğü taşlığı (vb)dir. Bu nedenle kurgusunda ana birimlerden biridir. Ancak birincisi avludur. Eyvan ve oda ona bağlı olarak yerini alır. Odanın içinde bile geleneksel hiyerarşi dışında işlev açısından ayırım vardır. Taşlık denen seki altı, odanın hizmet, servis yükünü alır. Ayakkabı, üst baş burada çıkarılır. O nedenle bol dolaplıdır. Bazılarında taşımalı sulu musluk, ibrik vb. de bulunur. Ev kadar oda da, onu kullanan kesimin uygarlık aynasıdır. Bu nedenle onu oluşturan, biçimleyen kültürün simgesidir. Gelenek, görenek, din ve dünya görüşü burada somutlaşmıştır. Bir sentezdir, sonuçtur.
Oda için işlev, boyut, kanat ve aile içi sıralamasında genel bilgileri verdikten sonra bunlara uyan ev örneklerine bakalım. Diyarbakır’ın bir çeyrek dilimini seçmek (sözgelimi Kuzeydoğuyu) bile aslında yeterli olacaktır.
Savaş Mahallesi Göçmen Sokak 17’de güney kanatta eyvana batıdan bitişik oda 5 pencereyle avluya açılırken yaz odası için en uygunudur. Bir eşi de doğu kanattadır. Kuzey kanatta bulunan iç içe 2 ufak oda, kış koşullarına daha uygun düşecektir. Bunlara karşılık 6 pencereyle avluya açılan ve sabahın ilk ışınlarını alan batı kanat üst odası, 2 pencereyle de sokağa açıldığı için baş odaya, konukları ağırlamaya çok uygundur. Esma Ocak’ın satın alıp onardıktan sonra “Diyarbakır Evi” olarak Müzeye dönüştürmesi, amacına erişmesi açısından çok uygun bir seçim ve kültürel hizmettir. Burası şimdi yaygı ve sergisiyle halka açılmış olup ne denli ferah, iç açıcı, dinlendirici olduğunu kanıtlıyor. Ayrı başlıklarda bu konutu birkaç kez ele almıştık. Burada da büyük, baş oda vb. vardır. http://kygm.kulturturizm.gov.tr/
1 

 KÖŞKLER, SOKAKLAR
KÖŞKLER
Diyarbakır' da iki ayrı amaçla yapılmış köşkler bulunur. Biri, bir zamanlar Diyarbakır' ı çepeçevre saran üzüm bağlarının içerisinde yer alan Bağ Köşkleri' dir. Bağbozumu zamanı  bağ sahiplerinin kullandığı bu medrese  köşkler, genellikle iki katlı, bazalt taş örgülü, bol pencereli olarak inşa edilmiştir. Diyarbakır'ın asıl köşkleri ise, Dicle Nehri kenarında, çok çeşitli ağaç ve yabani menekşelerle donanmış bahçeler içerisinde yer alan yazlık olarak kullanılan köşklerdir.
Diyarbakır evlerinin genel özelliklerini yansıtmalarına rağmen, evlerde ki içe dönük planın tersine tam anlamıyla dışarıya açılan bir mimariye sahiptir. Mahremiyetine girecek kadar yakınında başka bir yapının bulunmayışı ve de çevredeki son derece güzel tabiattan yararlanma arzusu dışa açık mimarinin oluşmasını beraberinde getirmiştir. Günümüze ulaşanlar daha çok Akkoyunlu dönemine aittirler. Sem'an Oğulları( Gazi Köşkü), Erdebil (Ber Da Pir) Köşkü, Kuşdili Köşkü, Ağulu Dere Köşkü günümüze kadar ulaşmış güzel örneklerdir.
GAZİ KÖŞKÜ
XV. yüzyıl Akkoyunlu eseridir. asıl adı Sem'anoğlu Köşküdür. I:Dünya Savaşında, Atatürk' ün kolordu komutanı iken, karargah olarak kullandığı bina, iki katlıdır. 1935 yılında belediye tarafından satın alınarak, Atatürk Evi olarak düzenlenip Atatürk'e armağan edilmiştir.
DİYARBAKIR SOKAKLARI
(KÜÇELERİ)
Diyarbakır sokaklarının ve de evlerinin şekillenmesinde surlar önemli bir rol oynar. Kentin genişlemesini sınırladığı için sur içinde yoğunlaşma artmış, evler birbirlerine yakınlaşmış, sokaklar daralmıştır. Buda gölgelik alanların çoğalmasına ve serinliğin artmasını sağlamıştır. Bu tür sıkışıklık sokakların şekillenmesinde bazı durumlar yaratmış ve mahremiyeti sağlamak için evler, sokaklardan yüksel duvarlarla ayrılmıştır. Bazalt parke taş döşeli eski Diyarbakır sokaklarında sürekli akan çeşmeler, sokaklara temizlik ve canlılık katarmış http://www.diyarbakiremniyet.gov.tr/turizm/koskler.htm

Silvan evleri
Silvan surları ile bütünleşmiş bir mimariye sahip olan Üstün Beylerin ve  Azizoğulları’nın evlerinin dışında ilçede tarihi bir çok ev bulunmaktadır
Üstünler Evi: Evin batı kesiminde yer alan kitabeye göre Melik Kamil muzaffer’e aittir.Ancak bu kitabenin evin üzerinde kurulduğu surlara ait olduğu sanılmaktadır.Ev ise 18.yy.da yapılmıştır.
Azizoğulları Evi: İlçe merkezinde Mescit Mahallesi, Azizoğulları Caddesinde Azizoğulları ailesine ait olan evler, Silvan surlarının hemen üzerinde, surlarla bütünleşmiş bir mimariye sahiptir.Plan ve inşa tarzı ile 18-19. yy’a tarihlenen bu evler, ilçenin geleneksel mimarisinin vazgeçilmez malzemesi olan kalker taşından 2 katlı olarak inşa edilmiştir. Yapı,  Silvan’a hakim bir noktada ve devamındaki diğer Azizoğulları evleri ile ve surlarla birlikte ilçenin tarihi dokusunun önemli bir parçasını oluşturmaktadır Silvan belediyesi 

0 yorum:

Yorum Gönder

Site © 2015 Diyarbakır Tanıtım Sitesi